Dünya sağlık anlamında koronavirüs ile mücadelesini sürdürürken, ülkeler arası ilişkiler ve dış ticaret alanında da önemli değişimler yaşanıyor. Çoğu ülke tarafından yürürlüğe sokulan karantina önlemleri ekonominin talep tarafında önemli düşüşler yaşamasına neden oldu. Bazı analizlere göre, koronavirüs krizinin global ekonomideki üretim kaybı 9 trilyon dolara kadar çıkabilir. Bu üretim kaybında, talepteki azalma dışında kaybı etkileyen bir faktörde tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar oldu. Uluslararası ticaret ve inşaat alanında faaliyet gösteren Alpha Group Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Şefik Yön, ”Hem siyasi gelişmeler hem de ticaretin kendine has özellikleri önümüzdeki dönemde tedarik zincirlerinin yapılanmasında önemli değişiklikler gösterecek” dedi. Muhammet Şefik Yön, konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

ABD-Çin ilişkileri
ABD-Çin ilişkilerini değerlendiren Muhammet Şefik Yön, ”ABD’nin Çin ile yaşadığı siyasi,askeri ve ekonomik ilişkilerdeki gelişmeler hem dünya ticaretinin yönünü değiştirmeye hem de Türkiye’nin önüne çok önemli fırsatlar sunmaya müsait. Koronavirüs, ABD ile Çin arasında başlı başına bir gerginlik konusu iken, Çin’in Hong Kong’un statüsüne müdahale edecek kanunları yürürlüğe koyması ile ilişkilerde yeni bir tartışma konusu daha ortaya çıktı. Koronavirüs’ten dolayı Çin’e bedel ödetmekte kararlı olan ABD yönetimi buna ilaveten bu yeni çıkan krizle birlikte, Hong Kong’a sağlanan ayrıcalıkları kaldırmayı düşünüyor. Bunun yanında Çin-ABD 2’nci Tur ticaret görüşmeleri başlamadan bitmiş olabilir. Dünyanın üretim merkezi olan Çin’in kapasitenin bir kısmına talip olacak ülkeler yavaş yavaş pozisyonlanmaya başlıyor” dedi.

Tekrar endüstrileşme dönemi
Dünya koronavirüs salgını ile mücadeleye devam ederken, ülkelerin daha önce hiç hesaba katmadıkları risklerin varlığına şahit olduğunu vurgulayan Yön, ”İnsanın en temel ihtiyaçlarının başında gelen beslenmede bile global tedarikin yüzde 75’inin başka bir ülkeden gelmesi, en temel konularda bile önlem alınması gerektiğini ortaya çıkardı. Alpha Grup, bünyesinde barındırdığı inşaat ve uluslararası ticaret firmalarının stratejisini belirlerken, yeni dönemde ortaya çıkacak politikaları referans alıyor. Gelişmiş ülkelerde tekrar endüstrileşme dönemi başlayacak. Koronavirüs tedarik zincirlerinde önemli sorgulamalar meydana getirdi. Çok katmanlı, kompleks ve dış ticarete çok bağımlı sistemlerin riskleri daha görünür oldu. Bu süreç, tedarik zincirlerinde kısalma ve sadeleşmeye gidildiği bir dönemin başlangıcı olabilir. Artık üretim merkezlerine yakın tedarik zincirlerinin fiyat rekabeti dışında riskleri az olmasının da tercih sebebi olabileceğini düşünüyoruz. Kıta Avrupa’sının yakın coğrafyasında yeni endüstriyel bölgelerin kurulumlarının artacağını öngörüyoruz. Endüstriyel tesis alanında tecrübeleri bulunan iştirak firmamız Yön Teknik bu alanda çalışmalarını yoğunlaştırdı” şeklinde konuştu.

Tükiye’nin için fırsatlar
Yaşanan değişim sürecinin risklerle birlikte fırsatları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Yön,”Türkiye bu sınavdan başarılı bir şekilde çıktı ve artık önümüzdeki döneme hızlı adaptasyon sağlaması gerekiyor. Türkiye koronavirüs sürecinde iki tane önemli başarı kazandı. Birincisi tabii ki sağlık alanında. Proaktif bir strateji ile yönetilen koronavirüs ile mücadale süreci tüm dünyanın takdir ettiği bir şekilde devam ediyor. İnsanımızın sağlığı için verilen çaba diğer ülkelere kıyasla karşılığını bulmuş görünüyor. İkinci olarak ise, Türkiye’nin ticari partner olarak sorumluluklarını yerine getirme gücü. Salgın sırasında Türkiye’den Avrupa’ya giden tedarik zinciri gayet başarılı bir şekilde devam etti. Kriz yönetimine alışkın ve girişimcilik yönü kuvvetli KOBİ’lerimiz bu süreçte tecrübelerini ortaya koydu. Geleceği planlamak için düşünürsek de Türkiye gerekli yatırımları yaptığı takdirde, Avrupa’nın tüm ihtiyacını karşılayabilecek insangücü ve üretim kapasitesine sahip bir ülke. Türkiye endüstrileşme sürecinde 2000’li yıllar boyunca büyük atılımlar kaydetti. 80 ilinde 335 organize sanayi bölgesi ile büyük bir üretim gücüne sahibiz. Yeni ekonomi politikalarımız çerçevesinde, ithal girdileri yerli üretimle kompanse etme düşüncemiz var. Bu sayede hem kendimiz hem de etrafımızdaki ülkeler için tedarik zincirlerini kısaltıp, basitleştirmiş olacağız. Nitelikli işgücü ve yüksek verimli işyapımızla birlikte, hem kaliteden ödün vermeden hem de maliyeti arttırmadan böyle bir üretim altyapısını geliştirebilecek bölgemizde ikinci bir ülke yok” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir