Adres Patent’in ev sahipliğinde, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), YÜCİTA ve Metro Toptancı Market’in katkılarıyla zoom üzerinden ‘Coğrafi İşaretlerde Neler Oluyor’ konulu panel düzenlendi. Panelde uzmanlar, pandemi ile önemi bir kat daha artan yerel ürünler ve coğrafi işaretlerle ilgili Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirerek yönetişim ve farkındalık çalışmalarına daha fazla önem verilmesi gerektiğini, ayrıca coğrafi işaretler konusunda Tarım Bakanlığına bağlı özel bir kuruluşun oluşturulmasını gerektiğini söylediler.

YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele; Tarım ve Orman Bakanlığı’nı temsilen TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ayşe Ayşin Işıkgece, YÜCİTA Yürütme Kurulu Üyesi, Akdeniz Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Selim Çağatay, Metro Toptancı Market Meyve Sebze Kategori Müdürü Birol Ulaşan, Erdek Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı F. Özlem Sarı, İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Pınar Nacak, Peynir Araştırmacısı ve Yazarlar Berrin Bal – Neşe Biber ve Adres Patent Pazarlama Müdürü Derya Kılıç konuşmacı olarak katıldı.

“Coğrafi işaret konusunda bir enstitü kurulmalı”
YÜCİTA Başkanı Prof Dr. Yavuz Tekelioğlu, katılımcılara Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA) hakkında bilgi vererek, yapmış oldukları çalışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin coğrafi işaretler konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğuna değinen Tekelioğlu, “Özellikle 2017’de çıkarılan 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet hakları yasası coğrafi işaretler konusunda da ciddi kazanımların elde edilmesini sağladı. Yasa’dan bir 1 yıl sonra coğrafi işaretli ürünlerin amblemleriyle birlikte kullanılma zorunluluğunun getirilmesi, sektör açısından bir kırılma oldu” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın coğrafi işaretler konusunda çağrıda bulunmasıyla bu alanda ivme yakaladığını kaydeden Tekelioğlu, “2015 yılında 39 olan coğrafi işaret başvurusu, 2016’da 93’e, 2017’de 246’ya, 2018’de 228’e yükseldi.” bilgisini verdi.
2019 Kasım ayında Tarım ve Orman Şûrası’nda coğrafi işaretlerle ilgili mevzuat yapılmasının kararlaştırıldığını belirten Tekelioğlu, “Bu durum yönetişim ve denetim konusunda bazı düzenlemelerin yapılmasını sağladı ve kırılma noktaları arasında yer aldı. Özellikle tüketici ve üreticilere yönelik coğrafi işaretler konusunda farkındalık çalışmaları yapılması; üretim, katma değer ve yönetişim konusunda son derece önemli. Ayrıca bütün AB ülkelerinde olduğu gibi coğrafi işaret konusunda bir enstitü kurulmalı ve bu kurumun Tarım Bakanlığı’na bağlı olması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’de Aydın kestanesinin eylül ayında tescil almasına bağlı olarak coğrafi işarette AB tescilli alan ürün sayısının 4’e çıkacağını ifade eden Tekelioğlu, “Diğer taraftan Kahramanmaraş son aylara coğrafi işaret konusunda önemli atılımlar yaptı. Önce Maraş çöreği Mart 2020’de, Maraş Çağlayancerit Cevizi mayıs 2020’de, en sonda da Maraş tarhanasının AB tescili için başvuru işlemleri yapıldı. Şu anda AB tescili konusunda başvuru aşamasında olan 21 tane ürünümüz var.” ifadelerini kullandı.

İhracatın 1,7 milyar euroluk kısmı coğrafi işaretli ürünlerden oluşuyor
Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasında 26 Kasım 2019’da 100 coğrafi işaretli ürünün karşılıklı tanınması konusunda müzakerelerin başladığını ve bu sürecin 2020 sonunda neticelenmesinin beklendiğine dikkat çeken Tekelioğlu, “Sonraki dört yıl için de 173 yeni ürünün programa alınması söz konusu. Bu bağlamda Çin, tarımsal gıda alanında AB için oldukça önemli. AB’den Çin’e tarım ve gıda alanında yıllık 13 milyar euroluk bir ihracat yapılıyor. Bunun yüzde 9’luk kısmı yani 1,7 milyar euroluk bölümü coğrafi işaret tescilli ürünlerden oluşuyor.” şeklinde konuştu.

AB ile ilgili coğrafi işaretler konusundaki rakamlara değinen Tekelioğlu şunları söyledi: “2010-2017 dönemi için AB’de coğrafi işaretli ürünlerin satış değerine ilişkin çalışma yapıldı. 28 ülkeyi içeren bu çalışma sonucunda 2017 yılında Avrupa Birliği’nden coğrafi işaretli ürünlerin satış değerinin 77,1 milyar euro olduğu açıklandı. Bu bağlamda satış değerindeki artışın 2010 yılına göre yüzde 42 civarında olduğuna yer verildi. Burada Fransa 26 milyar euro ile başı çekerken onu İtalya 16 milyar euro ile takip ediyor. Şu anda AB’de tescil edilmiş coğrafi işaret sayısı bin 479 bunların içerisinde başı 302 ürünle İtalya çekiyor. Fransa 254, İspanya 200, Portekiz 140, Yunanistan ise 111 tescille yer alıyor.”

“29 Ata tohumu 2020 ve 2021 yılında piyasada olacak”
TİGEM Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ayşe Ayşin Işıkgece, TİGEM olarak yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Türkiye’de 489 ürünün coğrafi işaret tescili aldığını belirten Işıkgece, “Bunların 384 tanesi gıda ile ilintili ürünler, kalan 105 ürün ise diğer alanlardan oluşuyor. Bitkisel ürünler konusunda ülkemizde, 139 ürüne tescil alınmış durumda. Ayrıca yemek ve çorbalarda coğrafi işaret tescili alınan ürünler arasında yer alıyor.” diye konuştu.

Yapılan başvuruların tescil sahiplerine göre dağılımından bahseden Işıkgece, “Ticaret ve sanayi odaları başı çekiyor daha sonra belediyeler, valilikler, ticaret borsaları geliyor. Üretici ve kooperatiflerin bu süreçte daha etkin olması hususunda çalışmalara ağırlık verilmeli” dedi.

TİGEM olarak ata tohumlarına ilişkin çalışmalarından bahseden Işıkgece, “Bu tohumların coğrafi işaretlerini alarak gelecek nesillere bırakılması konusunu önemsiyoruz. Bu kapsamda 29 ürünün 2020 ve 2021 yılında piyasada yer almasını sağlayacağız. Coğrafi işaretli ürünlere hak ettiği değeri verme konusu hepimizin yükümlülüğünde.” ifadelerini kullandı.

Coğrafi işaretli ürünler için ayrım yapılıyor
Coğrafi işaretli ürünler konusunda ciddi bir kamusal bilince ihtiyaç olduğunu anlatan Işıkgece şunları söyledi: “Dijital tarım alanında da hamleler yapmaya başladık. Bu kapsamda Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) isminde bir portal kurarak alıcı ve satıcıyı bir araya getiriyoruz. Bu portala herkes girebiliyor. Biz bu portalı ürünün istenilen pazara yer bulması konusunda önemli bir adım olarak görüyoruz. Portalımızda coğrafi işaretli ürünlerimiz için ayrı bir işaretleme yapıyoruz. Coğrafi işaretli ürününü satmak isteyen üreticiler özel bir işaretle portalın içerisinde yer alacaklar. Alıcı ve satıcı da bunu aynı anda görebilecek. Bunun yanı sıra coğrafi işaretli ürün talep durumunda en ön sırada yer alacak.”

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Strateji Daire Başkanlığı tarafından yapılan bir anketin sonuçlarına değinen Işıkgece, “72 il, 231 ilçe ve bin 479 kişiyi kapsayan çalışmamızda tüketicilere coğrafi işaretler ve fiyat ilişkisi sorulduğu zaman, katılımcılar, yüzde 15 daha fazla ücret ödemeye razı olduklarını belirtti. Araştırmanın ikinci kısmında coğrafi işaretli ürün değeri ve farkındalığın artırılması projesiyle ilgili 43 şehir, 97 ilçe ve 348 kişiye sorduğumuzda coğrafi işaret alan bir ürünün değerinde de yüzde 28’lik bir artış olduğunu görüyoruz.” bilgisini verdi.

Coğrafi işaretli ürünler konusunda en büyük sorunlardan birisini pazarlama olduğunu anlatan Işıkgece, “Karaman’ın Obruk Divle Peyniri dünyanın en iyi beş peynirinden birisi olarak geçiyor. Ürün coğrafi işaretini 2017 yılında aldı ve National Geographic Dergisi’nden yer aldı. Bu peynirin yapım sürecinde süt miktarının yeterli olması adına meralarda düzenlemeler yapıldı. Yaylada hayvanla birlikte geçirilen sürenin uzatılması için özel karavanlar yapıldı. Ayrıca üretim miktarının artırılması konusunda çalışmalar yapıldı ve seyyar süt işleme tesis oluşturuldu. Biz coğrafi işaretler konusunda diğer ülkelere göre daha zenginiz ancak kendimizi parlatma konusunda daha fazla çalışma yapmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Coğrafi işaretler kırsal kalkınma konusunda önemli bir yere sahip”
Metro Toptancı Market Meyve Sebze Kategori Müdürü Birol Ulaşan, 32 ülkede faaliyet gösterdiklerini Türkiye’de ise 32 bölgede hotel, restoran ve catring noktasında hizmet verdiklerini ifade etti. Coğrafi işaretli ürünlere herkesin sahip çıkması gerektiğini altını çizen Ulaşan, “Bu duruma sadece yerel bir ürün olarak bakmamalıyız. Dünyada bütün yerel ürünler kıymetli ve değerli. Özellikle coğrafi işaretler kırsal kalkınma konusunda önemli bir yere sahip. Coğrafi işaretli ürünlerin katma değer oluşturularak satılması yöre halkı açısında karşımıza büyük bir girdi olarak çıkacak. Coğrafi işaret almış bir ürün kendi kimliklerini ve özelliklerini ortaya koyabiliyor. Bu noktada kendi cinsinden olan ürünlerin kötülenmesi gibi bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla bütün yöreler kendi has özellikleri olan bu ürünlere sahip çıkmalı. Coğrafi işaret tescili alabilirsiniz asıl olan coğrafi işaret konusunun o yöredeki insanların farkında olması. Bu noktada da bizim karşılaştığımız en büyük sorular arasında yönetişim konusu olarak karşımız çıkıyor” dedi.

Yapılan bir araştırmada yerel ürün kullanma isteğinin yüzde 10’lardan yüzde 55’lere yükseldiğini anlatan Ulaşan, “2020 mayıs ayında yapılan bir araştırmada ise bu oranın Türkiye’de yüzde 70’lere çıkması dikkat çekiyor.” diye konuştu. Rafların yüzde 1’inin yerel ürünlere ayrılması konusunu hatırlatan Ulaşan, “Bu rakamın artırılması konusunda çalışmalar sürüyor. Bu süreçte kooperatifçilik süreçleri de çok önemli. Kapıdağ mor soğanı kooperatifçilik konusunda kadınlarımızın elinde yeşeren ve büyüyen bir ürün olarak piyasa yer buldu.” diye konuştu.

“Coğrafi işaret politikası değer zincirine odaklanarak oluşturulmalı”
Akdeniz Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Çağatay, coğrafi işaretli ürünlerin hedef pazarlarda etkin bir şekilde yer alması için Coğrafi İşaret Tüketim Kooperatif’lerinin kurulması gerektiğini belirterek, “Özellikle pazarlama konusundaki sorunların aşılmasında bu kooperatifler ciddi katkılar sağlayacaktır. Önemli olan üreticiyi hakkı yenmeden pazara açmak. Bunun da yolu tüketim kooperatifleri tarzındaki oluşumlardan geçer. Politikalar üreticiye bir şeyler empoze ederken tüketiciye de bunu etmek durumundadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Coğrafi işaretli ürünlerin ayrıca bir kırsal kalkınma aracı olduğundan bahseden Çağatay, “Bunun oluşabilmesi için iki şey gerekir; ilki ürün işaret sayesinde değer bulacak. İkincisi ise bu değer yetiştirdiği yere geri dönecek. Bunu da ancak politikayla sağlayabilirsiniz. Coğrafi işaret politikası ürünün değer zincirine odaklanarak oluşturulmalı. Bugün tedarik politikaları ve zincirdeki kopmalardan bahsediyoruz. Tarladan nihai ürüne kadar ‘politika’ zincirin her halkasına hitap etmek zorundadır. Tarladan son tüketiciye kadar coğrafi işaretli ürünlere yönelik bir izleme sistemi kurulmalı böylece ürünün son durumunu öğrenebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Kapıdağ mor soğanında üretim üç kat arttı
Erdek Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı F. Özlem Sarı, coğrafi işaret alan Kapıdağ mor soğanının yetiştirilme sahasının beş köyden bir köye, üretim miktarının ise 10 bin tondan 700 kiloya kadar düştüğüne işaret ederek, “Bizim öncelikli hedeflerimiz arasında ürünün ekimini yaparak çoğalmasını sağlamak. Sonarsında ürünün köylünün elinde kalmayarak ‘eder değerde’ para kazanması ve üretim hacminin büyümesi ile ilgili bir çalışma yapma konusunda girişimlerimiz var. Şu anda soğan üretimini üçekatladık. Satış ve pazarlama konusundaki süreçlerimiz de normal seyrinde ilerliyor” dedi.

Farkındalık oluşturmak adına tanıtım faaliyetlerinin önemine işaret eden Sarı, “Ülkemiz kooperatifleşme konusuna daha fazla eğilmeli. Bu konuya yeterli derece eğilirsek tarım alanında önemli girdilerin elde edilmesini sağlayabilir ve ülke kalkınmasına da önemli katkılarda bulunabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

“Pandemi coğrafi işaretin önemini artırdı”
İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Tarım Grubu Dönem Sözcüsü Dr. Pınar Nacak, kovid-19 döneminde tarım ve gıdanın sağlıktan sonra en fazla değer kazanansektörler arasında yer aldığına işaret ederek, coğrafi işaretli ürünlere yönelik taleplerin artacağını söyledi.

Dört ürüne coğrafi işaret aldıklarını anlatan Nacak, “Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor. Oda ve borsalar coğrafi işaret konusunda ana rolü oynasa da üreticiden, kooperatiflerden, üretim kanalındaki diğer aktörlerden kopuk bir süreçle coğrafi işaretli ürünlerde değer oluşturmanız ve sürdürülebilirliği sağlamanız zor” diye konuştu.

Gıda pazarlamasında ve katma değer oluşturma konusunda coğrafi işaretli ürünlerin etkisini artırmaya devam edeceğine değinen Nacak, “Bu konuda diğer aktörlerle ortak hareket ederek entegre bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor. Özellikle pandeminin bize gösterdiği en önemli şeylerden birisi sağlıklı gıdaya erişim konusu oldu. Pandemi dönemi ile birlikte gıdanın öneminin artmasına bağlı olarak coğrafi işaretin öneminin artacağını öngörüyoruz. Tarım ve gıdada ise yeni tedarik ve üretim modellerinin ortaya çıkacak.” şeklinde konuştu.

Dünya tarım ticaretinden ürün çeşitliliği konusunda önemli Türkiye’nin önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Nacak, “Ancak pazarlama konusunda eksikliklerimiz var ve coğrafi işaretli ürünler bu anlamda ciddi bir fırsata sahip. Örnek vermek gerekirse bir ülke kendi kahvesine coğrafi işaret alarak mevcut kahvenin fiyatının yüzde 100 artmasını sağladı ve oluşturulan modelle bu bölgeye gelen turist sayısında da üç katlık bir artış elde etti. Bu durum o bölgede tersine göç sürecini bile başlattı.” bilgisini verdi.

“Coğrafi işaretlerle ilgili bir enstitünün kurulması ciddi değerler katacaktır”
Peynir Araştırmacısı ve Yazar Berrin Bal, peynirle ilgili coğrafi işaret konusunda 14 işlem yapıldığını bunlardan 7 tanesinin mahreç 7 tanesinin ise menşe işareti aldığını söyledi. Türkiye’de AB tescili almış herhangi bir peynirin bulunmadığına dikkat çeken Bal, “25 peynirimiz de başvuru aşamasında bekliyor. AB’de bugün itibarı 200’den fazla peynir tescil almış ve yönetişim değeri içinde yer alıyor. Sadece İtalya’da coğrafi işaretli bir peynirin 2,5 milyar euro değer oluşturduğu biliniyor.” diye konuştu.

Peynir üretimi konusunda yapısı en çok oturmuş bölgenin Marmara olduğuna işaret eden Bal şunları söyledi: “Burada Ezine peyniri önemli değerler arasında ancak kooperatifleşme ve yönetişim konusundaki sorunlar nedeniyle bu peynirin taklitleri de çıkmış durumda. Akdeniz bölgesindeki peynirlerimizde de denetim ve yönetişim konusundaki sorunlar nedeniyle aynı durum söz konusu. Her bölgenin ihtiyaçları ve sorunları farklı bu bağlamda bölgelerin birbirleriyle sorunlarını paylaşması son derece önemli. Bu konuda coğrafi işaret tescili konusunda peynircilerin bir araya gelerek bir üst birlik oluşturması sağlanabilir. Coğrafi işaretlerle ilgili bir enstitünün kurulması yönetişim alanında ciddi değerler katacaktır.”

“Balıkesir’de 11 tescil içerisinde peynir yok”
Peynir Araştırmacısı ve Yazar Neşe Aksoy, Balıkesir’de yaptıkları çalışmalarda 52 tane peyniri kayıt altına aldıklarına dikkat çekerek, “Bu kapsamda sadece bir şehri bile ele aldığımızda ne kadar fazla çeşitliliğin olduğunu gördük. Diğer taraftan kentin büyük bir peynir geçmişi var. Bölgede yapılan bir araştırmada 8 bin yıl öncesine ait peynir kalıntılarına rastlandı. Bu bağlamda Balıkesir coğrafi işaret sisteminde önemli bir yere sahip. Ancak üreticilerin tek başına bir noktaya gelmesi imkansız. Bölgesel yapıların kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanı sıra Balıkesir’in 11 tane tescilli ürün var. Peynir geçmişi bu kadar eski alan bir kentin coğrafi işaretli ürünleri içerisinde peynir bulunmuyor.” bilgisini verdi.

“Üniversitelerimize ciddi görevler düşüyor”
Adres Patent Pazarlama Müdürü Derya Kılıç, coğrafi işaretlerin sadece tescille korunduğuna işaret ederek, “Bizim yaşadığımız coğrafyada 2 bin 500’den fazla ürünün coğrafi işaret konu olabileceğini söyleyebiliriz. Şu anda tesciller ve başvuru süreci bekleyenlerle birlikte coğrafi işaretle ilgili işlemleri süren bin dolayında ürün var.” dedi.

“Özellikle ürün bölgede yetiştiriliyor ekonomik olarak bölgeye ciddi bir katkısı var ancak tescil almamış.” diyen Kılıç, “Örneğin 50 peynir çeşidi ile anılan Balıkesir’de peynire dair tescil olmaması bu durumun somut örnekleri arasında.” ifadelerini kullandı.

Kalkınma ajansları ve ticaret borsalarından coğrafi işaretlerle ilgili dönüşler aldıklarını söyleyen Kılıç, “Özellikle üretici birlikleri ve kooperatiflerin başvuru yapması coğrafi işaretlerde sürdürülebilirlik açısından son derece önemli” dedi.

Coğrafi işaretli ürünle ilgili başvuruda bulunulurken ürünün yetiştirildiği yer ile olan bağlantısının açıklanması ve diğer ürünlerden farkının ortaya konulması hususunda ciddi sorunlarla karşılaştıklarının altını çizen Kılıç, “Bu kapsamda üniversitelerimize bilimsel verilerin temini konusunda ciddi görevler düşüyor. Yani ürünle ilgili bağlı bulunduğu bölgede bilimsel verilere fazla rastlayamıyoruz. Arşivleme konusunda ciddi sorunlarımız var. Bunu aşmak adına kültür il müdürlükleriyle çalışmaya gayret ediyoruz ancak yeterli değil.” şeklinde konuştu.

Bültene çıkma süresi altı aydan üç aya indi
Denetim konusunun coğrafi işaret alanında önemli bir yere sahip olduğunu anlatan Kılıç, “Tescil alındıktan sonra bir yıl içerisinde denetim yapılması gerekiyor. Tescil sahibi olan kurumlar denetim konusunda sıkıntı yaşamaması için ayırt edici özellikler, üretim metotları, ürünün asıl olarak yetiştirildiği yer ile olan bağlantısının ele alınması son derece değerli” ifadelerini kullandı.

6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile coğrafi işaretler konusunda da önemli adımların atıldığına atıfta bulunan Derya Kılıç, “Bültene çıkma süresi altı aydan üç ay indirilerek zaman açısından ciddi avantajlar elde edildi. Ayrıca ürünün basılı mecralarda yayınlanması zorunluluğunun kaldırılması süreçle ilgili akışın ve maliyet konusunda tasarruf edilmesi noktasında atılan önemli adımlar arasında yer aldı.” diyerek sözlerini tamamladı.

Rakamlarla coğrafi işaretler
Coğrafi işaretli ürünü oluşturduğu katma değer yüzde 28
Türkiye’de 489 ürün coğrafi işaret tescili aldı
Çin ile AB arasında 100 coğrafi işaretli ürün için müzakereler başladı
Eylül 2020’de Türkiye’de 4’üncü ürün Aydın Kestanesine tescil alınması bekleniyor
Sadece Balıkesir’de 52 peynir kayıt altına alındı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir