Kasım ayı başta olmak üzere farklı zaman dilimlerinde tüm medyayı etkisi altına alan indirim furyası oldukça popüler hale geldi. Kasım ayı ve indirimin yan yana gelmesinin en temel nedenini Amerika’da ‘Black Friday’ olarak bilinen ve her yıl 23-29 Kasım haftasına denk gelen indirimli alışveriş çılgınlığı olarak değerlendiren İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Duygu Kotanlı Türkden, “Çılgınlık diyorum çünkü bu dönemde tüm sistem satın alma ya da satın aldırma motivasyonuyla çalışıyor. Sosyal medya kullanımının artması, e-ticaret alışverişinin hayatımızda daha çok yer etmesiyle artık Türkiye’de de Kasım, indirim ayı oldu” dedi.
Sosyal medyanın iki temel etkisi olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Türkden, “İlk etkisi başka kullanıcı deneyimlerini görebiliyor olmamız özellikle influencer tavsiyeleri satın alma kararını hızlandırıyor, ikincisi ise markaların/satış platformlarının dijital platformlarda ilgi alanlarımıza yönelik kişiselleştirilmiş reklam içerikleri sunabiliyor olması. Düşünün, Google’da bir gömlek aramışsınız, sonrasında aradığınız gömlek indirim mesajlarıyla sürekli Youtube’da, Instagram’da karşınıza çıkıyor. Bence bir şans verirsiniz” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Türkden, sosyal medyada belirli takipçi sayısına ulaşmış ve takipçileri üzerinde etki gücü olan kişiler olarak tanımlanan influencer/fenomenlerin artık tüketicilere pazarlama aracı olduğunu belirtti.
“Sistemin dışında kalacaklarını düşünüyorlar”
Türkden aynı zamanda fenomen ve influencerların tüketiciler üzerinde yapmış olduğu satın alma etkisi hakkında da, “Onların tanıttığı ürünleri takipçileri hemen satın almak ve denemek istiyor. Zaten sistem satın aldırtma davranışı üzerine kurulu. Bir çok sosyal medya kullanıcısı yalnızca bir fenomen -influencer tavsiye ediyor diye ihtiyacı olmasa bile o ürünü almak istiyor. Çünkü satın almazlarsa, o ürünü kullanmazlarsa sistemin dışında kalacaklarını düşünüyorlar” dedi.
Reklamları sadece sosyal medya olarak sınırlamamak gerektiğini söyleyen Türkden, “Aslında dijital reklam yatırımları her geçen gün daha çok artıyor. Bunun temel nedeni hedef kitleye kişiselleştirilmiş mesajlarla ulaşma imkanı. Dijital platformun veriye dayalı yapısı buna imkan veriyor. Bir de yaptığınız reklam yatırımının geri dönüşünü anında görüyorsunuz. Tüketici mesajınıza hemen karşılık veriyor; satın alıyor ya da almıyor. Dolayısıyla markalar özellikle genç hedef kitleye ulaşmak için dijital reklama daha çok yatırım yapıyor eğer gerçekten bütçeleri varsa televizyonu destekleyici bir mecra olarak kullanıyor” şeklinde konuştu.
“Yıl içinde alabileceğimiz fiyatlar uygulanıyor”
İndirim oranlarının gerçek olup olmadığı son zamanların sıkça tartışılan konusu olduğunu dile getiren Türkden, “Dev reklam bütçeleri harcanan indirim dönemlerinde bile çoğu kez ‘dağ fare doğuruyor’. Belli başlı kategorilerde yine belli başlı birkaç üründe kayda değer indirim oluyor. Diğerlerinde çoğu kez yıl içinde alabileceğimiz fiyatlar uygulanıyor. Ama burada tüketicide oluşturulan algı ‘fırsatı kaçırmamalısın, hemen satın almalısın, acele etmezsen sana kalmayacak.’ Bir grup tüketicide bu etkili oluyor ancak son zamanlarda durumu fark eden bilinçli tüketicilerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde” diye konuştu.
Fiyat artışlarının arz-talep ilişkisi olduğunu dile getiren Türkden, “Özellikle etkileşimi ve etki gücü yüksek fenomenlerin sundukları ürünler hızla tükeniyor. Piyasada ürün sıkıntısı olmaya başlayınca fiyatlar yükseliyor. Ama bir başka durum daha var. Bir fenomenin tanıttığı, tüketiciyle buluşturduğu markalar, tüketicinin zihnindeki konumlarını ve beraberinde fiyatlarını yükseltebiliyor. Çünkü artık onları fenomenler tercih ediyor” dedi.
“Pazarlama iletişimi etik olmalı ve denetlenmeli”
Ticaret Bakanlığı’nın indirimler hakkında uyarı niteliğinde açıklama yapmasını da değerlendiren Türkden, “Ticaret Bakanlığı kendisine iletilen sayısız dilekçe, yapılan sayısız başvuru ve üzerine yapılan incelemeler sonunda bu açıklamayı yapıyor. Zaten birçok forum, tüketici şikayet platformu hatta sosyal medya hesaplarında da ekran görüntüleri ve linklerle bu fiyat aldatmacalarının paylaşıldığını görüyoruz. Bu da bize bir kere daha gösteriyor ki, pazarlama iletişimi etik olmalı ve denetlenmeli ama tüketicinin bilinçli ve dikkatli olması da bir o kadar önemli” ifadelerini kullandı.
“Satın almaya ihtiyacımız olduğuna inandırılıyoruz”
Son olarak da zamlar nedeniyle tüketicilerin istedikleri her şeyi almalarının mümkün olmadığını söyleyen İstanbul Arel Üniversitesinden Dr. Duygu Kotanlı Türkden, “İnsanların alım gücünün artması hepimizin isteği. Ama buradaki asıl mesele tüketici neyi neden satın almak istiyor. Sosyal medyanın en çok tetiklediği şey tam da bu. Sürekli tüketme ihtiyacı. Sürekli bir şeyler almalıyım duygusuyla hareket ediyoruz ve en kötüsü buna ihtiyacımız olduğuna kendimizi inandırıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.