Türkiye ekonomisi yeniden dengelenme sürecini başarıyla atlatırken; faizler, enflasyon ve cari açık ciddi anlamda geriledi, dolar “stabil” hâle geldi, güven endeksleri yükseldi. Bu gelişmelerin Borsa İstanbul’a yansımaları da pozitif oldu. Endeks, yaşanan “hararetli” dönemlerde yıl ortalarında 83 bin puan sınırına kadar çekilmişti. Aradan geçen yaklaşık altı ayda 108 binin üzerine çıkarak, son 20 ayın zirvesini gördü. Bu süreçte BİST 100 endeksi yüzde 25 prime imza atsa da; bazı hisseler 4-5 misli prim yaptı. Ne var ki yine bir borsa klasiği yaşandı ve yerli bireysel yatırımcılar, bu yüksek kazanç potansiyelinden neredeyse hiç yararlanamadı. Ağırlığı yüzde 62’nin altına hiç gerilemeyen yabancılar, süreçten en kârlı çıkan oldu. Sayıları ve işlem hacmi zaten oldukça az olan yerli bireysel yatırımcı hesapları ise yerinde saydı!
Alnus Yatırım Araştırma Müdürü Yunus Kaya, “Borsa İstanbul’un halka açık kısmının değeri 50 milyar dolar olup, bunlar 1,1 milyon adet yatırımcıya ait. Sayı olarak ise toplamın yüzde 99’unu oluşturan bireysel yatırımcıların çoğunun hesabı boş. 100 bin TL üstü bakiyeye sahip yatırımcı sayısı, 2017 sonunda 72,6 bindi. Bugün gelinen noktada ancak 80 bine yükselebildi. Aselsan’ın halka arzını ve borsadaki değer artışını düşersek, sayıdaki artış daha da sınırlı kalacaktır. İnşallah Türkiye’nin de yatırımcı tabanı daha genişler ve sermaye piyasalarının gücü artar” diyerek. yerli yatırımcının borsayla barışması gerektiğini söyledi.
Bu arada özellikle son haftalarda yaşanan sert hareketlerde borsanın derinliği de yeniden gündeme geldi. Hem yukarı hem aşağı yönlü hareketlerde kademelerin zaman zaman boş kalması, yatırımcıları savunmasız bırakabiliyor. Yüklü alım yapmak isteyen yatırımcılar, üst kademelerde yeterince hisse bulamıyor. Ya da kârının bir kısmını realize etmek isteyenler, aşağıda yeterince alıcı bulamıyor. Bu durum hem ilgiyi azaltabiliyor hem de sunî hareketleri beraberinde getirebiliyor. Borsa İstanbul Yönetimi ise her an aldığı tedbirlerle yatırımcıların zarar görmesini engelliyor. Ancak hacmin düşüklüğü, katılımın azlığı anlamına geliyor. Bu sebeple ‘yerli’lerde borsa bilincinin oluşması ve daha fazla katılım, kaçınılmaz bir gereklilik oluyor. Bilinçlendirme başta olmak üzere çeşitli tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor.

​Türkiye Gazetesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir