Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Tuğrul Abacıoğlu Glutatyonun son derece güçlü bir antioksidan olduğunu belirterek şunları söyledi: “Glutatyon; Glutamin, sistein ve glisin adında üç farklı amino asitten oluşur. Vücudumuzda doğal olarak bulunur. Glutatyon, gıdalarla da alınabilir. Bazı bitkilerde, hayvanlarda, mantar türlerinde ve bakterilerde bulunan bu madde vücudun hastalıklardan korunması için ihtiyaç duyulan en önemli moleküllerden biridir. İnsan vücudunda da salgılanan bu maddenin yaklaşık olarak yüzde 10’u oksitlenmiş halde olur. Geri kalan yüzde 90’lık bölümü ise aktif bir şekilde kan dolaşımı yardımı ile vücuda salınır. Aktif glutatyon kısaca GSH olarak da adlandırılıyor. Bu moleküler maddenin yüzde 70’in altına düşmesi ise bağışıklık sisteminin etkinliğini kaybetmeye başlaması anlamına gelir.

20 yaşından sonra her 10 yılda bir vücutta Glutatyon üretiminin yüzde 10 seviyesinde azaldığı biliniyor. Vücutta bu maddenin azalmasına ise pek çok farklı faktör neden olabiliyor. Bu faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz: Vücutta toksinlerin birikmesi, Yaşın ilerlemesi, Stres, Aşırı spor aktiviteleri, Tek yönlü ya da sağlıksız beslenme, Yorgunluk, Uykusuzluk, Bazı kronik rahatsızlıklar, UV radyasyonu, Röntgen ışınları, Elektromanyetik frekans yayan cihazlar.

Bu madde C ve E vitaminiyle birlikte katalaz ve peroksidaz gibi antioksidanlarla kombine şekilde çalışıyor. Alfa lipoik asit, koenzim Q10, selenyum ve magnezyumla da takım halinde çalışan ve etkisini gösteren bir moleküldür. Vücutta enerji üreten sistem mitokondriler oluyor ve mitokondriler çalışabilmek için de glutatyona gereksinim duyuyor. Dolayısıyla vücudun sağlıklı kalabilmesi, hastalıklardan korunması için mutlaka bu maddenin vücutta ideal seviyede bulunması gerekiyor”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir