İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin, dolar kurundaki yükselişi değerlendirdi. Prof. Dr. Alkin, COVİD-19 salgını küresel çapta yayıldıktan sonra dünya ekonomisinde nakit paraya, bilhassa ABD dolarına eğilimin arttığını söyledi.

Son 2,5 aylık dönemde ABD dolarının dünyanın önde gelen para birimleri karşısında değer kazandığını kaydeden Prof. Dr. Alkin şöyle konuştu: ”ABD’de virüs salgının daha hızlı görülmeye başlandığı ilk günlerde, 9 Mart’ta 95 puanın altına inen dolar endeksi, ilerleyen günlerde ABD dolarına artan ilgi ve bilhassa Avrupa Birliği cephesinde salgının toplumsal ve ekonomik etkisine dair olumsuz tablo ile yeniden yükselişe geçti. 20 Mart’ta 102,82 puanı dahi gördü. Bu euro-dolar paritesi başta olmak üzere G-20 ülkelerinin para birimlerinin ABD doları karşısında değer kaybetmesine sebep oldu. ABD Yönetimi, Başkan Donald Trump doların değer kazanmasından memnun mu? Elbette değil. Bu nedenle Beyaz Saray, ABD Merkez Bankası (FED) üzerinde dolara değer kaybettirecek bir para politikası izlenmesi noktasında baskıyı arttırmakta. Dolar endeksi bu nedenle 14 ve 30 Nisan’da, iki kez 99 puana kadar gerilemiş olsa da, içinde bulunduğumuz hafta tekrar 100 puanın üzerine çıktı. Doğal olarak tüm ülke paraları bir kez daha dolara karşı değer kaybetti”.

”Londra merkezli kuruluşlar manipülasyon yapıyor”

Londra merkezli finans kurumlarının dolar-TL manipülasyonu yaptıklarını belirten Prof. Dr. Alkin, ”Brezilya Reali, Güney Afrika Randı ve Hindistan Rupisi’nin ciddi değer kaybı yaşadığı bir konjonktürde tüm gelişmekte olan ülkelerin paralarının değer kaybı yüzde 14. TL’deki değer kaybı ise yüzde 17. Burada kritik olan konu, Londra merkezli yabancı finans kurumlarının, Türk bankalarından Türk Lirası elde edip bu elde ettikleri TL ile yine dönüp dolar alıp, dolar-TL manipülasyonu yapmaları. Dolar satın almak için TL almaya çalışan Londra merkezli bankalar, satın almaları gereken TL’yi de bulamayınca pozisyonlar ‘açık’ kaldı. Söz konusu Londra merkezli yabancı bankalar, TL’yi açığa satmaya kalkınca temerrüde düştüler. BDDK ve TCMB, Türk bankalarındaki TL imkanlarını kullanarak Londra üzerinden kur manipülasyonu yapılmasına izin vermiyor. Bu olay, Mart 2019’da da yaşanmıştı. Bu durumda, yabancı bankalar ellerindeki doları satıp TL bulmak suretiyle, açıklarını kapatmak zorunda” şeklinde konuştu.

”Türk halkı IMF ile anlaşma istemiyor”

Prof. Dr. Alkin, uluslararası finans çevrelerindeki spekülatörler ve yurt içindeki bir grup ekonomist Türkiye’yi her ne olursa olsun IMF ile bir kredi anlaşması yapmaya yönlendirmek istediğini söyledi. Türkiye üzerinde ‘basınç’ oluşturulmak istendiğini ifade eden Prof.Dr. Alkin, ”Yapılan son kamuoyu anketinde, Türk halkının yüzde 69’u IMF ile bir anlaşma yapılmasına tümüyle karşı. Bu iş nasıl olacak? Latin Amerika ülkelerinin çok ağır ekonomik ve sosyal bedellerden ödemesine sebep olan IMF konusunda, Türkiye’nin de ‘hafızası’ iyi anılara işaret etmiyor. IMF’nin küresel itibarı bu kadar kötüyken bu ısrar neden onu da anlamak zor. Virüsle mücadele başarıya ulaştığında ve dünya ekonomisi açıldığında bu kadar yükselen kurların sonra çok sert bir şekilde geri geldiğine şahit olacağız. Unutmayalım 2018’de ABD yönetiminin kur saldırısında, kur yine buraları test etti sonra 5,2 liraya kadar geriledi. Yani 2 lira ve ciddi kayıplar olduğuna da şahit olduk” açıklamasında bulundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir