Beykent Üniversitesi’nin ev sahipliğindeki 8. İstanbul Finans Kongresi, üniversitenin Taksim Yerleşkesi Adem Çelik Amfisi’nde gerçekleştirildi. Alanında ihtisas sahibi isimleri ve akademisyenleri bir araya getiren kongrede, katılımcılar araştırmalarını sundu, bilgi alışverişinde bulundu, güncel finans ve ekonomiye ilişkin değerlendirmeler yaptı. Ekonomi, ekonometri, muhasebe, denetim, işletme ve finans hukuku gibi alanlarda yapılmış teorik çalışmaların ele alındığı kongreye, Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman, üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Özkan, yurt içi ve yurt dışından birçok akademisyen katıldı.
“İstatistik aracını, amacın önüne koyuyoruz”
İktisat ve finansın uzmanlar tarafından karmaşık hale getirilmesini eleştiren Prof. Dr. Murat Ferman, önemli olanın problemin doğru tanımlanması olduğunu söyledi. Ferman, kongredeki açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“İnsanlar ev alırken, pazarda mal seçerken ince eleyip sık dokuyor. Ancak yatırım ya da finansman tercihlerini yaparken bu şeklide davranmadıklarını görüyoruz. Sadece finansta değil, her alanda temellere dönmek zorundayız. Günümüzde veri oldukça çok ancak verileri değerlendirmek lazım. Nitekim bizler istatistik aracını, amacın önüne koyuyoruz. Ayrıca iktisadın aşırı sayısallaşması söz konusu. Böylece sorunun köküne inemiyoruz ve her seferinde başa sarıyoruz. Biz aslında araştırma problemini tanımlayamıyoruz. Yapmamız gereken ilk şey problemi tanımlamaktır. Problem yanlış tanımlanınca istediğiniz yatırımı yapın ya da tekniği kullanın sonuç çıkmıyor. Değerlerden uzaklaşmadan konunun özüne dönmeliyiz.”
“İzlenen politikalar enflasyon üzerindeki baskıyı arttırdı”
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Turgut Özkan, Merkez Bankası’nın faiz indirimine yönelik yaptığı değerlendirmede şu ifadelerde bulundu:
“Enflasyon Türkiye’de yüzde 25’lere kadar tırmanmıştı. Buna paralel olarak da Merkez Bankası enflasyonu baskılamak amacıyla faiz oranını artırmak zorunda kaldı. Fakat bu durum ekonomi üzerinde büyük bir travmaya neden oldu. Çünkü fertlerin tüketimi sürdürmeleri ve firmaların yatırımlarını gerçekleştirmeleri son derece güçleşti. Bu nedenle faiz oranlarının aşağı çekilmesi gerekiyordu. Bu da büyük ölçüde enflasyona bağlı bir durum. Çünkü enflasyonun ekonomide meydana getirdiği büyük bir tahribat var. Bu durum da hem yatırım hem tüketim hem büyüme hem de tasarruf cephesinde çok büyük olumsuzluklara neden oldu. İzlenen politikalar enflasyon üzerindeki baskıyı arttırdı ve enflasyon düşüşe geçti. Buna paralel olarak Merkez Bankası da hızlı bir şeklide ve beklenilen ölçüde faiz oranlarını düşürdü. Yapılan son faiz indirimi diğerlerine oranla minimal ancak bu da aslında enflasyonun aşağı doğru gitme eğiliminde olduğunu ortaya koyan bir mesajdır. Enflasyon krize ilişkin bir beklentidir. Bu beklentinin iyi yönetilmesiyle tüketimin ertelenmesi ve tasarrufa geçilmesi sağlanıyor. Bu da piyasalarda daha çok üretim ve büyüme anlamına geliyor. Bu açıdan Merkez Bankası tarafından faiz oranlarının düşürülmesi çok önemlidir. Bunun yanı sıra uluslararası piyasalarda buna uygun ortam sağladı. Merkez Bankası da bu uygun ortamı kullanarak faiz oranlarını aşağı çekti. Bu durum 2019 yılını bir ölçüde kurtarmamızı ve 2020 yılı ve sonrası için umut veren bir büyüme yakalamamızı sağlayacak bir ortam oluşturacaktır.”
“Ülkeler arasındaki ticaretin adil yapılmaması küreselleşmeyi çözüyor”
Kongrede “Küreselleşmenin Çözülmesi” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Taner Berksoy ise, “Dünyada her zaman bir araya gelme ve pazarları büyütme eğilimi olmuştur. Bugünün kriterlerine bakarak geçmişte küreselleşme diyebileceğimiz durumlar olduğunu görürüz. Bir diğer durum ise iktisat öğretisinin değişmesidir. Serbestleşen bir iktisat anlayışı ortaya çıktı. Altın standardı sistemi ile de sermayenin uluslararası güvenini sağlayıp, ulusal paraların serbestçe dolaşımı sağlandı. Küreselleşmenin iyi tarafı ülkeleri bir araya getirmesi, uzmanlaşmayı beslemesi ve refahı artırmasıdır. Ancak küreselleşmenin eleştirildiği noktalar da var. Malların, sermayenin serbest dolaşıma girmesi ciddi kazançlar sağladı nitekim bu da rekabet baskısını ortaya çıkardı. Böylece küreselleşmeden memnun kalmayan kesimler ortaya çıktı. Çünkü ülkeler arasındaki ticaret adil yapılmıyor. Bu da küreselleşmenin çözülmesine neden oluyor” dedi.
Sunulmuş olan tam metinli bildiriler, PressAcademia Procedia (Bildiri Kitabında) yayınlanacaktır.