“Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile faaliyet gösteren Sütaş, çalışmalarının ‘birey, toplum, çevre’ etki alanlarındaki sonuçlarına ve 2025 hedeflerine yer verdiği 2020 Sürdürülebilirlik Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. Şirket, bitkisel üretimden başlayarak gübre ve enerji üretimine kadar uzanan entegre iş modeli ile ürünlerinin doğallığını, lezzetini ve besin değerlerini güvence altına alıyor. Bu model ile hayata geçen entegre tesisleri, kendi bölgelerinde oluşturdukları ekonomik ve sosyal etkilerle bölgelerinin kalkınmasına önemli katkılarda bulunuyor. Kullandığı doğal kaynakların geri kazanılmasını amaçlayan şirket, enerji ihtiyacını, çiftliklerinin gübreleri ve organik atıklarından ürettiği yenilenebilir enerji ile karşılıyor. Ürettiği organik ve organomineral gübreler ile onarıcı tarım çalışmalarına katkıda bulunuyor. Şirket, gıda zincirinin bütününde sürdürülebilirliğin sağlanmasını öngören ‘Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat – Çiftlikten Çatala’ stratejisinin Türkiye’deki güçlü örneğini oluşturuyor.

Konuyu değerlendiren Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Şirket olarak doğal kaynakların hızla tükenmesi ve kirlenmesi, iklim değişikliği, gıda güvenliği gibi küresel sorunların çözümünün; devletlerin, toplumların, şirketlerin ve bireylerin hep birlikte harekete geçmeleri ile mümkün olduğunu düşünüyoruz. Şirketlerin; sürdürülebilirliği, kurumsal kültürlerinin ve iş yapış biçimlerinin ayrılmaz parçası haline getirerek tüm paydaşlarına yaygınlaştırmalarının önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bu sorumlulukla sütün iyiliğini ve bereketini yaymak için çalışırken, sürdürülebilirliği esas alan ‘Çiftlikten Sofralara’ entegre modelimiz ve temel iş stratejilerimiz ile ‘Bireylerin sağlığı ve mutluluğuna’, ‘Toplumun gelişimi ve refahına’, ‘Çevrenin sürdürülebilirliğine’ doğal olarak önemli katkılarda bulunan sonuçlar elde ediyoruz. 2020 sürdürülebilirlik hedeflerimize ilişkin sonuçları ve Sütaş’ın 50’nci yılı olan 2025 yılı için belirlediğimiz hedefleri kamuoyu ile paylaşmaktan memnuniyet duyuyoruz” diye konuştu.

Şirketin doğal lezzetlerinin güvencesi, ‘Çiftlikten Sofralara’ iş modeli
Yapılan açıklamaya göre şirket, tüketicilerinin yaşam kalitelerini artıran, sağlık ve mutluluk veren, doğal ve lezzetli süt ürünleri sunma misyonuyla çalışıyor. Bu misyonu yerine getirebilmek amacıyla oluşturduğu ‘Çiftlikten Sofralara’ entegre iş modeli ile tüm üretim süreçlerini entegre ediyor, izliyor ve denetliyor. İneklerinin sağlıklı yem bitkileri ve kendi tesislerinde ürettiği doğal yemlerle beslenmesini sağlıyor, böylece sağlıklı ineklerden besin değeri yüksek kaliteli süt elde ederek ürünlerinin güvenilirliğini ve doğallığını güvence altına alıyor. Türkiye’nin dört bir yanında yer alan tesisleriyle ürünlerini hızla, tazeliğini ve doğallığını koruyarak tüketicilerine ulaştırıyor.

Çiğ süt kalitesi, ürünlerin güvenilirliğinin sağlanması ve verimlilik açısından iyi bakılan, sağlıklı hayvanların kritik önemini vurgulayan Duygu Yılmaz, “Çiftliklerimizde, AB’nin hayvan refahı mevzuatı kapsamında uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Tüm çiftliklerimiz ‘Hastalıktan Ari ve AB Onaylı İşletme Belgesi’ne sahip. 2025 yılına kadar AB’nin Yeşil Mutabakat Çiftlikten Çatala Stratejisi kapsamında yeni düzenlemeleri de yakından takip ederek hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz” dedi.

Önümüzdeki dönemde yeni ürünler sunmayı planlayan şirket, ambalajlarının üzerinde ürünlerinin besin değeri ve güvenilirliğine ilişkin tüketicilerini bilgilendiren ve bilinçlendiren daha fazla içerik paylaşmayı hedefliyor.

Sütün bereketini yaymak için yatırımlarına devam ediyor
Şirketin ‘Çiftlikten Sofralara’ iş modeli, oluşturduğu sosyo-ekonomik etkiler ve kapsayıcılığı ile ‘Bölgesel Kalkınma Modeli’ niteliği taşıyor. Şirketin, Karacabey, Aksaray ve Tire’den sonra 4’üncü entegre tesisi olacak Bingöl Entegre Tesisleri yatırımı da hızla ilerliyor. 2020 yılında hazırlanan ve yatırımın Bingöl ve çevresine olan etkilerini geniş bir şekilde inceleyen Bingöl Bölgesel Etki Analizi Raporu’na göre Sütaş’ın faaliyetlerine başlamasıyla birlikte bölgede GSYH’nin yüzde 40 artmasının yanı sıra bölgede üretim teknolojisinde değişim, işsizliğin azalması, iş gücü niteliğinde gelişim, hane gelirlerinde artış, dışarıya göçün durması, nitelikli nüfusun geriye dönmesi, gelir dağılımında dengelenme ve sosyal ve kültürel dönüşümün hızlanması gibi bölgeyi önemli ölçüde değiştirecek gelişmeler bekleniyor.

Süt sektörünün gelişimine katkıda bulunuyor
Şirket, sektörün ihtiyacı olan nitelikli insan gücünün yetiştirilmesini destekleyerek de sektörün gelişimine katkıda bulunuyor. Türkiye’de süt hayvancılığının daha sağlıklı ve verimli yapılabilmesi için Eğitim Merkezlerinde 1998 yılından beri 19 bin 251 üretici, öğrenci ve girişimciye ücretsiz eğitim veren şirket, 2025 yılına kadar bu rakamı 23 bine çıkarmayı hedefliyor.

“Üretim tesislerinin enerji ihtiyacının yüzde 84’ünü, atıklarından ürettiği yenilenebilir enerji ile karşılıyor”
Entegre tesislerinde yer alan biyogaz tesislerinde çiftliklerinin gübrelerini ve fabrikalarının organik atıklarını işleyerek yenilenebilir enerjiye dönüştürdüklerini belirten Yılmaz, “Biyogaz tesislerimizde üretilen enerji miktarı, üretim tesislerimizin elektrik ihtiyacının yüzde 84’ünü karşılayacak seviyeye ulaştı. 2020 yılında Biyogaz tesislerimizde engellediğimiz sera gazı, operasyonel faaliyetlerimizin yol açtığı sera gazı emisyonundan yüzde 75 daha fazla oldu. Enerji tesislerimizde azaltılan gold standart sertifikalı 41 bin 536 ton karbonun da gönüllü karbon piyasalarına satışını gerçekleştirdik. 2025 yılında elektrik ihtiyacımızın yüzde 100’ünü biyogaz tesislerimizde üretmeyi hedefliyoruz. Bu hedefimizi, güneş enerjisi üretimi ile de destekleyeceğiz. Çiftliklerimizin ve üretim tesislerimizin çatılarına koyacağımız güneş enerjisi panelleri ile yenilenebilir enerji üretimimizi 10 MW daha artıracağız” diye konuştu.

Organik ve organomineral gübreler ile toprağı zenginleştiriyor
Biyogaz tesislerinin çıktılarını organik ve organomineral gübre olarak yem bitkileri üretiminde kullanan ve toprağın organik yapısının iyileştirilmesine katkıda bulunan şirket, 2025 yılı itibarıyla her yıl 50 bin ton organik maddeyi toprağa kazandırmayı hedefliyor. Toprağın organik madde içeriği açısından zenginleştirilmesinin öneminin her geçen gün daha çok anlaşıldığını belirten Yılmaz, gerçekleştirdikleri organik ve organomineral gübre denemelerinde, muadillerine göre ürün veriminde yüzde 15’e, toprağın organik madde içeriğinde yüzde 40’a varan artışlar tespit ettiklerini dile getirdi.

Kullandığı suları geri kazanıyor
Suyu verimli kullanmanın sorumlulukları olduğu kadar öncelikli konuları arasında da yer aldığını belirten Yılmaz, “Tesislerimizde kullandığımız suyun tamamını arıtıp doğaya geri veriyoruz. 2015 yılında kullanmaya başladığımız damlama sulama sistemini, bitkisel üretim faaliyetlerimizin tamamına yaygınlaştırdık. Bu sayede yaklaşık yüzde 25-40 oranında su tasarrufu sağladık. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz su verimliliği çalışmalarını genişleterek 2025 yılına kadar fabrikalarımız, çiftliklerimiz ve ofislerimizde su kullanım verimliliğini yüzde 15 artırmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir