Kovid-19’un etkisi, tüm dünyada hissedilmeye devam ederken, bu süreç bir kez daha gösterdi ki; tıbbi cihazlar, sağlığın sürdürülmesi ve geri kazanılmasındaki tanı, izleme, tedavi ve bakım aşamalarındaki yerleri ile sağlık ekosistemi için çok büyük bir değer oluşturmaktadır. Dünyanın önde gelen medikal teknoloji üreticilerini temsil eden Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED) internet üzerinden gerçekleştirdiği toplantıda, tıbbi cihaz sektörü ile ilgili gelişmeler ve sektörün gündem maddeleri hakkında bilgi verdi. Toplantıya ARTED Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Öztürk, Başkan Yardımcıları, Aslı İrengün Erden, Ayşe Şanlıoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi Serhan Acar ve basın mensupları katıldı.
Sektörün önün açılmasına dikkat çeken Ayhan Öztürk, ”Türkiye’de tıbbi cihaz sektöründe yerli ve milli hamlesinde ciddi bir adım atılması isteniliyorsa yatırım yapmamızın önü açılması gerekiyor. Bunun için de en büyük teşvik Türkiye’deki ticari koşulların gerek fiyatlama gerek tahsilat tarafında gerekse adil rekabet tarafında doğru şartların kurulması gerekiyor. Ürettiğimiz teknolojinin takdir edilmesi ve isteyen hekim ya da hastane tarafından ulaşılabilmesi çok önemli. Buradaki şartnameler oluşturulurken, teknolojinin hastada oluşturduğu fark takdir edilmesi ve önünün açılması gerekiyor. Aksi takdirde sektörde kalitenin giderek düştüğü, hastaya sunulan faydanın azaldığı ve bu anlamda ameliyat sonuçlarının geriye düştüğü bir ortam görebiliriz.” dedi.
“Tıbbi cihazda yerli ve milli üretim hamlesi için Türkiye’nin nitelikli bilgiyi, yüksek teknolojiyi ve yatırımcıyı çekebiliyor olması lazım”
Türkiye’nin tıbbi cihaz sektöründe oluşturabileceği yerli ve milli üretim hamlesinin anlamlı bir yere gidebileceğine işaret eden Öztürk, ”Bunun için Türkiye’de var olan ekosisteme daha nitelikli bilgiyi, yüksek teknolojiyi ve yatırımcıyı çekebiliyor olması lazım. Bunun temel koşulu; tıbbi cihaz sektörünün 3 tane sacayağı var. Birincisi regülasyonlar. Yani içinde bulunduğumuz ortamı düzenleyen kurallar. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun oluşturduğu bu kurallar manzumesi, çalışmamız için son derece faydalı ve sürekli gelişiyor. İkincisi ise fiyatlama. Son iki yılda artan dövizle beraber güncelliğini ve referans olma özelliğini yitirdi. Artık bu yok. Diğer son ayak ise hızlı ve etkin tahsilat, bu da yok. Buna dördüncü ayak da eklenebilir. Fiyata bağlı olarak yeni teknolojinin Türkiye’ye girebilme kabiliyeti ve hızı, bu da yok. Yani Türkiye’ye yeni teknoloji girmiyor, girmesi için hiçbir etken yok. Bunu yaparken Türkiye olarak diyoruz ki gelin Türkiye’de yeni teknolojiyi üretelim, yerli tıbbi cihaz üretelim. Türkiye ticaret için teknolojiyi almazken, Türkiye’de üretim yapma isteğinde çelişki oluyor. Parayı zamanında tahsil edemezseniz ya da ne zaman tahsil edeceğinizi bilemezseniz, fiyatlama noktasında formülasyon yoksa o zaman ekosistem düzgün işlemiyor.” şeklinde konuştu.
Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Fiyatlaması, tahsilatı doğru olan ve regülasyonları oturmuş bir pazara sizin davet etmenize gerek kalmadan, tıbbi cihaz firmaları bu pazara gelirler. Pazarda doğru konumlandırmayı yaparlar. Aksi takdirde siz teşvik de verseniz, her türlü yatırım desteğini taahhüt de etseniz, buralar düzelmeden ciddi bir yatırımcıyı buraya çekmek maalesef çok olası bir durum değil. Bu kadar rekabetin yüksek olduğu bir dünyada bunu çekmemiz çok güç. Dernek üyeleri olarak bizler Türkiye’nin çok büyük bir şansıyız. Türkiye’deki bu yatırım hamlesine destek verebiliyoruz. Ancak elimizin biraz daha güçlenmesi lazım. Türkiye’deki bu alacak konusunun acilen, bir şarta bağlı olmadan ödenmesi ve tıbbi cihazlarda sürdürebilirlik alım yöntemi fiyatlamasının sağlanmasıyla beraber, bizde merkezlerimize giderek “Gelin Türkiye’de yatırımlarınızı yapın” diyebiliriz.”
“Çin’den çıkan tedarik zincirinin Türkiye’ye gelmesi için ticaret ortamının iyileştirilmesi faydalı olacaktır”
Kovid-19 ile beraber Çin’deki tedarik zincirinde ciddi bir aksamaların olduğunu hatırlatan Öztürk, “Birçok ülke Çin’deki üretimini başka yerlere almak için gayret içerisinde yer aldı. Sağlık Bakanımıza katıldığı bir toplantıda arz edildiği üzere, bu tedarik zincirini kendisine üretim olarak yeni yerler arıyor. Türkiye bundan neden faydalanmasın. Tedarik zincirinin üretim zincirine yeniden paylaştırılacağı bu önümüzdeki birkaç yıllık hamle de neden hak ettiği paydayı almasın. Alabilmesi için çok hızlı bir şekilde Türkiye’de var olan bu ticaret ortamının iyileştirilmesi faydalı olacaktır. Bu olduğu takdirde bizlerin Çin’den gidecek olan yatırımların bir kısmını Türkiye’ye çekmek için gerekli lobi faaliyetleri çok hızlı yapabiliriz. Türkiye’nin işgücü, mühendislik altyapısı ve coğrafi konumu buna elverişlidir. Ancak Türkiye’de ticaret yapmanın koşulu maalesef şuanda aleyhimizde yer alıyor.” açıklamasında bulundu.
Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Sağlık sektörü herkese dokunan ve etkileyen bir sektör. Bu sektörün devamlılığı hem hastalar için önem arz etmekte hem Türkiye’nin kurmuş olduğu şehir hastanelerinin devamı için önemli hem de Türkiye’nin sağlık turizmindeki mevcut konumu ve pastadan büyük pay almaması için önemli. Türkiye’deki hekimlerin, dünyadaki diğer meslektaşlarıyla yarışırken geriye düşmemesi için yeni teknolojinin girmesi şart. Türkiye’ye yeni teknolojinin girmemesi durumunda hekimlerin hızlı şekilde dünyadaki meslektaşlarından geriye düştüğünü görürüz. Bu da Türkiye’deki yapılan ameliyatların, sunulan sağlık hizmetlerinin sonucunu negatif etkiler. Türkiye’nin sağlık hizmetinde turizmden aldığı payı da etkiler. Bütün bunlar bizi dünya sırlamasında geriye düşürür.” diye konuştu.
“Sektörün 16 milyar TL alacağı var”
Sektörün alacaklı rakamını açıklayan Aslı İrengün Erden, “Resmi rakamlar olmamakla birlikte dernek üyeleri ve sektördeki diğer paydaşlarla birlikte yaptığımız görüşmeye göre, sektörün 16 milyar TL alacağı var. Bunun bir bölümünü medikal malzeme bir bölümün de ilaçtan kaynaklı olduğu söyleniyor.” dedi.