Covid-19 salgını sonrası Avrupa siyasi ve ekonomik anlamda zor günler geçiriyor. Birliğin önemli üyelerinden biri olan İtalya’da AB karşıtlığı artıyor. Modern ekonomi tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşayan dünyada, yaşanan olayların nasıl şekilleneceğine yönelik Yükselir Grup Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Yükselir açıklamalarda bulundu.

Yükselir, iyi senaryolar düşünülerek kurgulanan AB projesinde eksiklerin tamamlanması gerektiğini belirterek, “Avrupa Birliği bir refah projesidir. Birliğin kurucu değerleri arasında mal, işgücü ve sermayenin serbest dolaşımı yer almaktadır. AB’de yer alan her ülkenin rekabetçi ve verimli bir ekonomiye sahip olacağı varsayımı altında kurgulanan bu birliktelik, beklenti dışındaki gelişmelerle ülkeler arasında ekonomik farklılıklara ve çatışmalara yol açıyor” dedi.

“Avrupa Birliği ekonomik kararlarda birlik gibi davranamıyor”
AB’nin Covid-19 salgını için ekonomik tedbirler düşündüğünü aktaran Yükselir, “AB ortak tahvil projesi gündemin önemli maddelerinden biri haline geldi. Birlik üyelerinden özellikle başını Almanya’nın çektiği Kuzey Avrupa ülkeleri ortak tahvil ihracına karşı duruyor. Birlik içinde uyumsuzlukların giderilmesi için Almanya’nın adım atması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Yükselir sözlerine şöyle devam etti: “İkinci Dünya savaşı sonrası, savaşın etkilerini kısa sürede atmayı başaran Batı Almanya ticaret fazlası veren ülkelerden biriydi. Soğuk Savaş sonrası birleşen Almanya’da güçlü Mark, ticaret fazlasını etkileyen önemli bir etken olmaya başlamıştı. Alman siyasiler çok akıllı bir hareketle kendileri kadar rekabetçi ve verimli olmayan ülkeleri Euro altında birleştirdiler ve global anlamda inanılmaz ticaret fazlası rakamlarına ulaştılar”.

“Almanya Euro projesindeki kazanımlarının karşılığını artık vermeli”
Yükselir, para politikası ideal olmasa da bir çatı altında olan Avrupa Birliği’nde maliye politikalarının da en azından bir çerçeve olarak tek çatıda yer alması gerektiğini söyleyerek, “Aksi takdirde global piyasalardaki her dalgalanmada aynı şeyleri konuşuyor oluruz. Almanya’nın, Avrupa Birliği sayesinde kazandığı birikimleri unutmamalı. Bunun yanında Avrupa Birliği’nin dağılmasının yalnızca ekonomik değil siyasi ve askeri olarak da kaybettireceği şeyleri düşünerek, artık elini taşın altına sokmalı” diye konuştu.

“Almanya’nın endişeleri yersiz”
Yükselir, Almanya’nın ekonomik birlikte karşı çıktığı olaylarının nedeninin altında İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığı hiperenflasyonun tekrarlanma korkusu olduğunu söyleyerek, “Gelişen ve derinleşen piyasaların teknoloji yardımı ile bu endişeleri artık çok da mantıklı hale getirmiyor. Piyasalara verilen paranın, çok hızlı bir şekilde piyasalardan çekilebildiği, alınan kararların varlık fiyatlarında anında etkisini gösterdiği bir ortamdayız. Yüksek enflasyon tehlikesi hissedildiğinde yapılabilecek çok fazla hamle ve bu hamlelerin etkinliğini ölçmek için de çok fazla zaman olacak” şeklinde konuştu.

“Avrupa’nın Emlak Bankası’nı kuracağız”
Riskin olmadığı yerde getiri de olmayacağının altını çizen Yükselir, “Bizim düşüncemize göre Covid-19 sonrası Avrupa Birliği’nde, siyasi alanda yaşanacak tartışmalar, varlık fiyatları için risk oluşturacak. Euro sonrası stabilitenin Dünya’da merkezi sayılabilecek bir konumda görülen Avrupa’nın yüksek volatilite ile yaşamaya başlayabilme ihtimali var. Kriz dönemlerinde alıcı ve satıcının çok olmadığı varlıklar, diğer yatırım araçlarına göre daha negatif performans sergiliyor. İşler düzeldiğinde ise bu varlıklar daha yüksek getiri potansiyelleri ortaya çıkarıyor. 2008 krizi sonrasında ekonomisi rekabetçiliği ile ön plana çıkan Almanya’da, belirli bir büyüklüğe sahip olan bu tip varlıklardan, en büyük getirilerin emlak sektöründe yaşandığını gördük. Emlak sektörüne yatırım yapan fonların getirileri çoğu yatırım aracından daha yüksekti” açıklamalarında bulundu.

Kuracakları yatırım bankası ile emlak sektörüne yeni bir adım getirmek istediklerini söyleyen Yükselir, projelerde Avrupa Birliği’nde yaşayan Türkler ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yatırımcıların bir arada yatırım yapabileceği modeller geliştirdiklerini ifade etti. Yükselir, hali hazırda Avrupa Birliği ülkelerinde Türklerin yenileme ağırlıklı olmak üzere çok sayıda irili ufaklı emlak projesi geliştirdiğini gördüklerini vurgulayarak, bu projelerin bazılarında yatırımcı olmak, bazılarında ise işi finanse eden tarafta olmayı planladıklarını belirtti.

“Prag Avrupa’nın parlayan yıldızı olacak”
Daha önce Kıta Avrupa’sının coğrafi olarak merkezi sayılabilecek bir şehir olan Prag, geleceğin Avrupası’nda daha önemli bir yere sahip olacağını söyleyen Yükselir, “Ekonomik ve siyasi olarak AB içinde farklı görüşlere sahip kuzey ve güney ülkeleri ile kıtanın zengin batısıyla gelişmekte olan doğusu arasında kalan Prag’ın cazibe merkezi olmak için yetişmiş işgücü dahil her şeyi mevcut. Prag’ı merkez seçmelerinde, önceki yatırımları ve coğrafi koşullar dışında, ekonomik ve siyasi olarak da çeşitli nedenler bulunuyor. Covid-19 sonrası Almanya’dan beklenen hamleler gerçekleşirse, salgın sonrası tedarik zincirlerinin yeniden oluşturulduğu bir ortamda, AB’nin daha homojen bir yapıya kavuşacağını düşünüyoruz. Avrupa’nın doğusunda, birlik dışından gelen kaliteli işgücü göçü ile varlık fiyatlarında daha hızlı bir yükseliş bekliyoruz. Prag Avrupa Birliği’ndeki projelerimiz için merkezimiz olacak” dedi.

“İstanbul’un başarısı Doğu Avrupa şehirlerine örnek olacak”
Yükselir, şirketinin bu yatırıma cesaretlendirenin İstanbul özelinde Türkiye’nin başarısı olduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye tarihinin başarılı devlet adamlarından Binali Yıldırım’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi döneminden başlayan yoğun çalışma tempoları, azimleri ve en önemlisi vizyonları, tüm Türk inşaat sektörü olmak üzere, şirketimiz için de paha biçilemez bir deneyim oldu. Avrupa’nın, İstanbul’un hikayesinden öğrenecek çok şeyi var. İstanbul dünyanın en önemli metropollerinden birine dönüşürken, Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım ile oluşturulan mega projeler, İstanbul’a büyük bir sınıf atlattı. Doğu Avrupa ülkelerinde, ilerleyen dönemlerde birer küçük İstanbul’a dönüşme ihtimali olan şehirler mevcut. İstanbul’un bu başarısının bizde oluşturduğu bilgi birikimi ile şirketin inşaat alanındaki tecrübesi, başarıya ulaşma konusunda elimizi kuvvetlendiriyor” şeklinde konuştu.

“Covid-19 sonrası yeni ekonomiyi iyi analiz etmemiz lazım”
Covid-19 sonrası insanların aslında hayatlarını idame ettirebilmek için müşterek asgaride buluşabileceğini düşünen Yükselir, “Yeni dünya düzeninde yalnızca ekonomik ilişkilerde değil, halkın siyasi alanlarda da daha kişisel bir ilişki beklentisine girecek. Ticari hayatta var olan ve müşterilerin taleplerini demokratikleştiren dijital dönüşümün insan hayatının diğer alanlarına da beklentiler oluşturacağını öngörüyoruz. Covid-19 sonrası yalnızca ekonomik aktivitelerde olduğu kadar diğer alanlarda da yeni değer yargıları ve yeni kişisel deneyimler sunacak” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir