Demir çelik sektörü kapasitesini 50 milyon tona çıkarabilir

Demir çelik sektörü kapasitesini 50 milyon tona çıkarabilir

Dünya ekonomisindeki sorunlar ve ülkelerin korumacı politikalarının Türk demir çelik sektörünü olumsuz etkilemesine karşın geleceğin parlak olduğunu belirten Yıldız Demir Çelik Genel Müdür Yardımcısı Özdemir, “Türk çelik sektörü oyuncularının çoğu, kapasite artışı veya yeni yatırım çalışmaları içinde. Biz de ikinci galvaniz hattımız, sıcak haddehane ve çelikhane yatırımlarımıza devam ediyoruz. Sektörümüzün bilgi, tecrübe derinliği ve çevik yapısıyla büyüyeceğini, 40 milyon ton olan üretimin 10 yılda 50 milyon tona yükseleceğini düşünüyorum” dedi.

Demir çelik sektörünün önemli oyuncuları, Steel Orbis Piyasa Sohbetleri toplantısında buluştu. Yıldız Demir Çelik’in platin sponsor olduğu ve 400’ü aşkın sektör temsilcisinin katıldığı etkinliğin açılış konuşmasını yapan Yıldız Demir Çelik Genel Müdür Yardımcısı Erhan Özdemir, Kovid-19 sonrası yaşanan döneme ‘belirsizliğin’ damga vurduğunu söyledi. Dünya merkez bankalarının emisyon genişlemesi, tedarik zincirindeki problemler ve ertelenen talebin ortaya çıkmasının tüm dünya için yüksek enflasyon sorunu doğurduğunu söyleyen Özdemir, “Çelik sektörü de özellikle 2021 yılında bundan nasibini aldı. Para bolluğu ve tüketim merkezli ekonomik düzen ciddi bir talep oluşturdu. Salgın dönemindeki sıkıntıları atlatamayan bazı tesislerin geç devreye girmesi de arz kısıtı oluşturdu. Tedarik zincirindeki kırılganlıklar, lojistik maliyetleri gibi nedenler de çelik fiyatlarının hızla yükselmesine yol açtı” dedi.

Ancak merkez bankalarının varlık alımları yavaşlatması ve peşinden faiz artışları yaşandığını, hemen ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşının tedirginliği artırdığını belirten Özdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tüm bu gelişmeleri üst üste koyunca tüketicilerde tedirginlik başladık. Savaş zaten yüksek olan enerji fiyatlarındaki artışı hızlandırdı ve tüketimde daralma gündeme geldi. Bu süreçte özellikle Batılı ülkeler stagflasyon riskini konuşmaya başladı. Düşen tüketim, otomotiv sektörünün tedarik zincirindeki kırılganlıkların devam etmesi ve toparlanamaması, Çin ekonomisinin sıfır Kovid politikası ve gayrimenkul sektöründeki problemler nedeniyle çok yavaşlaması gibi birçok nedenle çelik fiyatlarında gerileme yaşandı.”

“Vietnam karşımıza rakip olarak çıkabilir”
Bu süreçte Türkiye’nin de özel sorunlar yaşadığını belirten Özdemir, “Bunların başında ABD’nin uyguladığı section 232, AB’nin uyguladığı Safeguard önlemleri geliyor. Geçen ay Vietnam da diğer ülkeler kotasına dahil edildi. Bu tabi ki Türk çelik sektörü için sıkıntı oluşturacaj bir durum. Sektörde önümüzdeki dönem AB’ye yapılacak galvaniz ihracatında çok ciddi Vietnam-Türkiye rekabeti yaşanacağı konuşuluyor” dedi.

Hem dünya ekonomisindeki sorunlar hem de ülkelerin korumacı politikalarının Türk demir çelik sektörünü olumsuz etkilemesine karşın geleceğin parlak olduğunu belirten Özdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türk çelik sektörü oyuncularının hemen hepsinde kapasite artışı veya yeni yatırım çabaları söz konusu. Biz de Yıldız Demir Çelik olarak gerek kapasite artışı, gerekse yeni yatırımlara hazırlanıyoruz. İkinci galvaniz hattımız, sıcak haddehane ve çelikhane yatırım çalışmalarımız devam ediyor. Türk çelik sektörünün bilgi ve tecrübe derinliği ve çevik yapısıyla büyüyeceğini, 40 milyon ton olan üretimin önümüzdeki 10 yıl içinde 50 milyon tona yükseleceğini düşünüyorum.”

“Korumacı politikalar bizler için yeni yatırım fırsatları oluşturabilir”
Toplantıda kapsamında düzenlenen panelde konuşan Yıldız Demir Çelik Pazarlama ve Satış Direktörü Emre Eker de şunları söyledi: “Risk ve belirsizlik yönetiminin önem kazandığı, geleneksel iş yapış şekillerinin artık yetmediği bir dönemdeyiz. Bu sadece çelik ticareti için değil, tüm emtialar için geçerli. Bundan sonra tüm sektör paydaşlarının atacağı adımlarda ülkelerin korumacı yaklaşımlarını dikkate alması gerekiyor. Bu konu hem hammadde alımında hem de nihai mamul satışında engel gibi gözükse de farklı yatırım fırsatları oluşturabilir. Lojistik, ürün gamı ve hizmet noktasında farklılık oluşturmak yeni dönemin olmazsa olmaz olacak. Ayrıca yeşil dönüşüm, emisyon ticaret sistemi, sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi çevresel faktörleri de gelecek stratejilerimizin parçası haline getirmemiz gerekiyor. Böyle dönemlerde yeni ve farklı iş birliği fırsatlarına açık olmakta fayda olacaktır.”


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir